-
1 gelin
gelin Braut f, Jungverheiratete f; Schwiegertochter f;gelin alıcı etwa Brautbegleiter m (der die Braut abholt);-i gelin etmek verheiraten (A);(kendi kendine) gelin güvey olmak sich zu früh freuen, frohlocken;Bulgurlu’ya gelin mi gidecek? etwa warum so hektisch? -
2 gelin
1) неве́ста, новобра́чная- a gelin gitmek — выходи́ть за́муж
gelin otomobili — автомоби́ль (маши́на) для неве́сты или для новобра́чных
gelin odası — ко́мната неве́сты, бра́чная ко́мната; ко́мната для новобра́чных
çeyizsiz gelin — бесприда́нница
2) неве́стка, сноха́□
gelin etmek — выдава́ть за́муж□
gelin olmak — стать неве́стой; вступи́ть в брак, вы́йти за́муж◊
gelin alıcı — а) челове́к, посыла́емый женихо́м за неве́стой; б) разг. полисме́н◊
gelin gibi sallana sallana yürümek — [вы]ступа́ть как па́ва, идти́ ме́дленно и пла́вно (букв. идти́, пока́чиваясь, как неве́ста) -
3 gelin
неве́ста (ж) неве́стка (ж)* * *1) неве́ста, новобра́чнаяgelin almak — а) брать в жёны; б) брать новобра́чную в дом жениха́
gelin etmek — выдава́ть за́муж
gelin olmak — стать неве́стой; вы́йти за́муж
2) сноха́, неве́стка••- kendi kendine gelin güvey olmak -
4 alay
издева́тельство (с) насме́шка (ж) усме́шка (ж)* * *I1) толпа́, скопле́ние люде́й2) ше́ствие, проце́ссcenaze alayı — похоро́нная проце́ссия
gelin alayı — корте́ж неве́сты
3) всеalayımızı sorguya çektiler — всех нас вы́звали на допро́с
4) воен. полк••- bir alay- bir alay çocuk
- bir alay eşya
- bir alay insan IIзла́я шу́тка, насме́шка, вышу́чиваниеalayya almak — подыма́ть на́ смех, высме́ивать
alayyında olmak — не принима́ть всерьёз
görüyorum işin alayındasınız — я ви́жу, вы несерьёзно отно́ситесь к э́тому де́лу
alay etmek — зло шути́ть, вышу́чивать, насмеха́ться, смея́ться над кем
benimle alay mı ediyorsunuz? — вы что, смеётесь надо мно́й?
alay geçmek — арго смея́ться, поднима́ть на́ смех
•• -
5 kaçmak
убега́ть* * *1) - den убега́ть, сбежа́ть, спаса́ться бе́гством от кого-чегоçocuk köpekten kaçtı — ребёнок убежа́л от соба́ки
2) - den уклоня́ться, избега́ть, скрыва́ться от кого-чегоalacaklılardan kaçmak — скрыва́ться от кредито́ров
gelin bir evde kayın babasından kaçar — неве́стка в не́которых дома́х не пока́зывается свёкру
okuldan kaçmak — убежа́ть из шко́лы, сбежа́ть с уро́ков
zahmetten kaçmak — избежа́ть затрудне́ний
3) - den течь, дава́ть уте́чку (откуда-л.); проса́чиваться (о газе и т. п.)kazandan istim kaçıyor — из котла́ пробива́ется пар
4) исчеза́ть, пропада́ть; лиша́ться чегоiştahım kaçtı — я потеря́л аппети́т, у меня́ пропа́л аппети́т
neşesi kaçtı — у него́ испо́ртилось настрое́ние
rahatı kaçtı — он лиши́лся поко́я
5) -e попада́ть, проника́ть (во что-л., куда-л.)kulağına su kaçtı — [ему́] в у́хо попа́ла вода́
6) -e походи́ть, напомина́тьbu mavi yeşile kaçıyor — э́тот си́ний цвет по цве́ту приближа́ется к зелёному
mübalâğaya kaçmak — напомина́ть преувеличе́ние
7) выцвета́ть, блёкнуть8) в роли вспом. гл. быть, каза́тьсяbu söz soğuk kaçtı — э́ти слова́ прозвуча́ли хо́лодно
lâtıfe etmek istediği zaman biraz kabaya bile kaçardı — когда́ он хоте́л пошути́ть, он да́же прибега́л к слегка́ гру́бым выраже́ниям
••kaçanın anası ağlamamış — посл. ≈ бережёного бог бережёт
kaçmaktan kovalamaya vakit olmamak — посл. быть так за́нятым ва́жными дела́ми, что не име́ть вре́мени на ма́лые дела́
kaçan balık büyük olur — погов. упу́щенная ры́ба ка́жется большо́й (то, что теряешь, всегда кажется значительным)
-
6 pay
до́ля (ж)* * *1) пай, до́ля, частьarslan payı — льви́ная до́ля
payına düşmek — приходи́ться на чью-л. до́лю
pay etmek — дели́ть [ме́жду собо́й]
gelin şu kitapları pay edelim — дава́йте поде́лим э́ти кни́ги
pay vermek — а) вы́делить пай; б) дерзи́ть ста́ршим ( о детях)
2) мат. числи́тель дро́би1 / 2 kesrinin payı 1 sayısıdır — числи́телем дро́би 1 / 2 явля́ется 1
••- pay biçmek
- pay çıkarmak -
7 kendi
"1. self, oneself. 2. own. 3. he; she. 4. in person. -leri 1. themselves. 2. he; she. -m myself. -minki mine. -miz ourselves. -si 1. herself; himself. 2. he; she. -ni ağır satmak to agree to something only after repeated requests. - ağzıyla tutulmak to be proved a liar by one´s own words. -ni alamamak /dan/ not to be able to refrain from, be unable to stop oneself from. - âleminde olmak to keep to oneself; to live in a world of one´s own. -ni alıştırmak /a/ to make oneself get used to. -ni ateşe atmak to court trouble. -ni atmak /a/ to go immediately to, rush to (a place). -ne bağlamak /ı/ to captivate. - başına 1. of one´s own accord. 2. without anyone´s help, single-handedly. -ni beğenmek to be conceited. -ni beğenmiş conceited, arrogant. -ni bırakmak to neglect oneself, let oneself go. -ni bilen/bilir upright and honorable (person). -ni bilmek 1. to be in one´s right mind. 2. to comport oneself properly. 3. (for a person) to have grown up, have reached maturity. -ni bir şey sanmak to give oneself airs, think one is something. -ni (bir yerde) bulmak to find that one has arrived at (a place). -ni bulmak to develop a personality of one´s own. - çalıp kendi oynuyor. colloq. He makes a big fuss about something, but when people want to help him he spurns their aid. - çapında according to his own standards, according to his own way of thinking. -ne çeki düzen vermek 1. to tidy oneself up. 2. to put one´s life and affairs in order. - çıkarı için for his own benefit. -ni dar atmak /a/ to manage to reach (a place) in the nick of time. - derdine düşmek to be completely taken up with one´s own troubles. -ni dev aynasında görmek to overrate oneself vastly. -ni dinlemek to be a hypochondriac. -ni dirhem dirhem satmak to make a great show of reluctance. - düşen ağlamaz. proverb If you get yourself into trouble then you´ve no right to complain. - eliyle himself, with his own hand. -ne etmek to harm oneself. -ni fasulye gibi nimetten saymak to overrate oneself vastly. -nden geçme psych. trance. -nden geçmek 1. to be transported by joy, be ecstatic. 2. to faint. -ne gel. colloq. 1. Come to your senses! 2. Pull yourself together! - gelen that comes one´s way by chance. -ne gelmek 1. to regain consciousness, come to. 2. to pull oneself together, regain one´s self-control. - göbeğini kendi kesmek colloq. to do it all on one´s own, do it without getting help from anybody. -ni göstermek to prove one´s worth. - gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür. colloq. He doesn´t see the beam in his own eye, but he sees the mote in the eye of another person. -ne güvenme self-confidence, self-reliance. - halinde 1. quiet and innoffensive, innocuous (person). 2. simple-minded. - haline bırakmak /ı/ to leave (someone) to his own devices; to let (a thing) take care of itself. - havasına gitmek/- havasında olmak to do what strikes one´s fancy. -ni hissettirmek to make one´s/its presence felt. -ni iyice vermek /a/ to concentrate (on). -ni kapıp koyuvermek 1. to cease to take an interest in oneself, let oneself go. 2. /a/ to lose oneself in (a project). -ni kaptırmak /a/ 1. to let oneself get carried away (by). 2. to become wholly absorbed in. -ni kaybetmek 1. to lose consciousness. 2. to go into a towering rage. - kendine 1. on one´s own responsibility; of one´s own accord. 2. alone, by oneself, without help. 3. to oneself. 4. theat. as an aside. - kendine gelin güvey olmak to count one´s chickens before they´re hatched, build castles in Spain. - kendini yemek to eat one´s heart out, worry oneself to death. - kendine yeterli self-reliant and self-sufficient. -ne kıymak to commit suicide. - kuyusunu kendi kazmak to dig one´s own grave, be the cause of one´s own downfall. -si muhtac-ı himmet bir dede. (Nerde kaldı geriye himmet ede.) colloq. You can´t expect any help from him since he´s in need of help himself. -ni naza çekmek to make a great show of reluctance. -nde olmamak not to kno
См. также в других словарях:
gelin etmek — kızı evlendirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelin — is. 1) Evlenmek için hazırlanmış, süslenmiş kız veya yeni evlenmiş kadın 2) Aileye evlenme yoluyla girmiş olan kadın Birleşik Sözler gelin abla gelin alayı gelin alıcı gelinboğan gelin böceği gelin çiçeği … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelinlik etmek (veya tutmak) — 1) gelin, kendisinden beklenilen hizmeti yapmak 2) aile büyüklerinin yanında susmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
intibak etmek — uymak, alışmak Acemi gelin yeni hayata intibak edebilmek için roman okurdu. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay etmek — bölüşmek, üleşmek Gelin şu kitapları pay edelim … Çağatay Osmanlı Sözlük
kız vermek — bir ailenin kızını bir başka aileye gelin etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
alay — 1. is., Rum. Ses tonu, söz, davranış vb. yollarla biriyle, bir şeyle eğlenme, küçümseme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller alay etmek alay geçmek alay gibi gelmek alaya almak alaya bozmak alayında olmak 2. is. 1) Herhangi bir törende veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçmak — e, ar 1) Hızla koşup bir yere saklanmak Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın. H. R. Gürpınar 2) nsz Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor. R. E. Ünaydın 3) den… … Çağatay Osmanlı Sözlük